Öncelikle
ifade etmeliyim ki burada bu kavramların felsefi boyutuyla ilgilenmeyeceğim.
Üzerinde yıllarca kafa yorulmuş, yüzlerce kitap yazılmış, dünyaca ünlü
felsefeciler tarafından savunulmuş ya da yerilmiş kavramlardır. Ben burada şu
anki yaşananlar ışığında kendi düşüncelerimi ifade etmeye çalışacağım.
Kısaca
belirtecek olursak; optimizm ya da optimist, iyimser anlamında kullanılıyor.
Hayata olumlu bakan, halk arasında pollyanna olarak isimlendirilen düşünce
biçimidir. Pesimizm bunun tam tersi kötümserlik anlamında kullanılıyor. Realizm
ise hep gerçekçi düşünerek hayatını yaşamak ve bu ikisi arasında dengeyi bulmak
olarak ‘kabaca’ tanımlanabilir.
Şu anda 2013
yılındayız ve gözümü kapatıp hem kendi hayatımı düşündüğümde, hem de tüm
dünyayı hayal ettiğimde kötümser düşünmemek elde değil. Dünya oluştuğundan bu
yana devam eden güç ve para hırsı, kendi düşüncesini başkasına kabul ettirme
çabası, insanları para ya da hayatları karşılığında köleleştirme, hep daha
fazlasını isterken öldürme, yakma, yıkma, zarar verme, kendinden başkasını asla
düşünmeme, işleri iyi gittiği sürece dost olup en ufak çıkar çatışmasında
düşman olma… vs uzayıp giden bir liste var benim beynimde. Her gün ülkemizde ve
dünyanın dört bir yanında ölen çocuklar, anneler, babalar kafamıza kazınmış ve
bu konuda da duyarsızlaşmış durumdayız.
Aslında
kendimi bildim bileli olumlu düşünmeyle gerçekçi olma arasında bir dengede
olmuşumdur. Olumsuz düşündüğümü çok hatırlamıyorum. Her zaman bir şeyler
başarma isteği ve yapabilme inancı olmuştur. Lakin artık kendimi sorgulayacak
kadar şey gördüm sanırım.
Düşündükçe
sorguluyor insan her şeyi. Neden varolduğunu, amacını, dünyada olup bitenleri,
özgürlüğü, aşkı… Ve şu soruları soruyorum kendime:
·
Ne
için ve ne kadar mantıklı yaşıyoruz?
·
Ne
kadar özgürüz?
·
Aşk,
sevgi, mutluluk kavramlarını ne kadar saflıkta yaşayabiliyoruz?
Sonuç olarak
modern köleler olduğumuza karar veriyorum. Birilerinin hayatları için
çalışıyoruz aslında. Bu arada ne kadar kendimiz olabiliyoruz bilmiyorum.
Peki iyi
şeyler olmuyor mu ya da olmayacak mı? Her şeye rağmen Türkiye olarak ‘gecikmiş’ bir gelişme çağına yelken açacağımıza
inanıyorum. Şu ana kadar yapamadıklarımızı yapabilecek potansiyele sahibiz
bence. Benim için önemli olan Bilim alanında ki gelişmeler. Tek handikapımız
özgürlüklerimizin kısıtlanması olabilir. Çünkü son dönemlerde görüyoruz ki
yönetimde ki insanlar tek tip insan modeli istiyor ve bu herkesi rahatsız
ediyor. Herkes düşüncesine uygun yazıp, çizip, konuşup, yaşayabilirse çok büyük
atılımlar yapabiliriz.
Tüm dünyada
yaşanan bu savaşların biteceğini düşünmüyorum ama kendimize bakan yönüyle kendi
ütopyamda hayal ettiklerim şunlar:
İnsanların
birbirlerine karşı anlayışlı, hoşgörülü olması 1. Şart bence.
Yaptığımız
işlerde bir şeyler başarmaya odaklı yaşamak.
Medeni davranmak.
Hakaret etmemek. Düşmanca tavır takınmamak.
Mesele;
Geçmişi ve dünyayı değerlendirmek ama kötümser
olmamak, tüm yukarda saydıklarımı yapabileceğimizi düşünüp iyimser olmak, yapmazsak hiçbir zaman ilerleyemeyeceğimizi bilecek
kadar gerçekçi olmak…